Sergi, hayatın kırılganlığına ve kusurlarına odaklanan karışık teknik heykellerden oluşuyor. Polyester, cam, araba lastiği ve taş gibi malzemelerle üretilen bu eserler, kullanılan malzemelerin sertliğiyle içerdikleri kavramsal kırılganlık arasında bilinçli bir çelişki kurarken, genel sergi fikriyle bütünlük içinde ilerliyor. Uysal, mekânı dönüştüren, izleyicinin algısını yerinden eden ve yerleştirildiği alana malzeme üzerinden müdahale eden büyük ölçekli yerleştirmeleriyle biliniyor. Sanatçı, bu sergide yüzeyde gizlenen kusurları açığa çıkararak, odağını hayatın içinde fark edilmeyen aksaklıklara yöneltiyor. Kendi deneyimlerinden yola çıkarak farklı amaçlarla ürettiği işleri bir araya getiriyor; böylece parçalı yapı içinde yeni anlam katmanları doğuruyor. “Hayat Çok Güzel!” başlığı, ironik bir yerden, olumsuzluklara rağmen sürdürülen güzellik inancını sorguluyor. Uysal şöyle diyor: “Kendimi kötü hissettiğimde, hayatın güzel olduğunu söyleyen biri çıkar karşıma. Çoğumuz yaşamışızdır bunu. Bu sözü içselleştirip yaşamaya devam ederiz. Yeni heyecanlar bulur, başka seçeneğimiz yokmuş gibi yeniden başlarız. Böylece o bunaltıcı ruh hâlinden çıkar, sorguladıklarımızı unutur, sıradan hayatın akışına döneriz. Sıradanlaşıp iyileşiriz. Ama ızdırabın olmaması, farkındalığımızı artırır mı gerçekten? Bütün sorunlar ortadan kalksa, hayatı yaşanır kılan ne olurdu ki? Hayatın kötü olduğunu düşünmüyorum ama ‘çok güzel’ olduğu yalanına ne kadar daha inanabilirim, bilmiyorum.” Uysal ne net bir mesaj vermeye çalışıyor ne de hayatın güzelliğini inkâr ediyor. Onun yaptığı, bu güzellik illüzyonunu heykelleştirmek. Kusurları onarmaya değil, soyut sorunları görünür hâle getirmeye odaklanıyor. İzleyiciye, bu yapay mutluluk hâlini fark etmesi ve kendi yorumunu üretmesi için alan bırakıyor. Edgar Degas’nın dediği gibi: “Sanat, senin ne gördüğün değil, başkalarının neyi görmesini sağladığındır.”
11.07.2025 - 18.08.2025
BİZE KATILIN Son haberler, etkinlikler ve özel fiyatlar